LASTİKÇİ
VESİLE ANA
(AFYONKARAHİSAR - SANDIKLI)
(AFYONKARAHİSAR - SANDIKLI)
Lâstikçi VESİLE ANA |
Arabalar, arızaları, yağı, lastiği...vb bunlar tamamen kulağa erkek işi geliyorsa da, onların içinde tutunabilen biri Vesile Ana. Hem de katı ataerkil kalıplar içinde sıkışıp kalmış bir ilçenin sanayi bölgesinde.
Oğlu
askere gittiğinde kocasının parmağını sallayarak
“Baa
bak, ya baa yardım edersin ya da kaparım dükganı” demesi üzerine
Ümitsizce;
“Gadının
dogtoru va, möhendisi va, hakimi, örtmeni va.
E hadi bi de lastikçisi oluvesin gari” diye düşündüğünü anlatıyor,
“Bu
işe nasıl başladınız?” soruma karşılık.
Önce: “Gızım
anlatacak önemli bir şey yok ki benim hayatımda, sen sor ben deyiverem” diyordu.
Anlattığı
her şeyin benim için altın değerinde olduğunu açıklayıp, aklına gelen anılarla hayatından bahsetmesi
konusunda ısrar etmem gerekti.
Sıradan
görünen hayatının detaylarını konuşup bolca vakit geçirdiğimiz 2 günde neler
konuştuk neler…
İlkokul
2. sınıfta okuldan alınarak Sümerbank’ın Halı Dokuma Kursuna katıldığından
tutun da emek verip yetiştirdiği dokumacılara, bayramlarda baklava pişirmesine,
düğünlere, eğlencelere bulaşıkçılığa gidip bir anda aşçılığa başlayıvermesine,
elbette lastikçi dükkanına, dükkana olana katkısına, dükkanın işleri yanı sıra
yaptıklarına … vb daha nice şeyler.
Gandi’nin
filmini seyrettiniz mi bilmiyorum. Seyretmediyseniz mutlaka seyretmenizi
öneriyorum. Filmin girişinde, “Hiç kimsenin hayatını bir kerede eksiksiz
anlatmak mümkün değildir” der.
Ben
burada Vesile Ana’nın hayatını baştan sona tüm ayrıntılarıyla anlatmak niyetinde
değilim. Sadece Vesile Ana’yı özel kılan azmi, çalışkanlığı ve cesaretini
anlatacak bazı olayları aktarmak niyetindeyim.
Lastik tamiri yapan eşinin sağ kolu Vesile Ana
Lastik tamiri yapan eşinin sağ kolu Vesile Ana
Küçük
yaşta halı dokumayla başlayan iş hayatında bu zaman kadar yaptıklarından
bahsediyoruz. Konuşmanın arasında dokuduğu kumaş-hasır karışımı kilimleri
gösteriyor.
Yapıp
ettikleri konusunda çevresinden pek de destek görmediğini söyleyen Vesile Ana
hep kendisini motive edip cesaretlendirdiğini anlatıyor;
“Kim
cesaretlendirecek gızım, kendimden gari. Yapmak zorundayım, başka kim var
yapcek dedim” diyerek.
Hepimiz
gibi kayıplar yaşamış sevdiklerinden. Onlarsız yaşamaya ve hayata tutunmaya
devam etmiş. Önceleri çok dalga geçtiklerini söylüyor sanayide, sonra
kabullenip bağırlarına bastıklarını hatta kendisine Vesile Ana diye
seslendiklerini anlatıyor.
Kendisine
sorsanız cahil bir köylü kadını, hatta torunuyla ilgili bir örnek de veriyor;
“Ben
öyle modadan falan annamam gızım, ne o öyle çorap gibi donlar giyip gidiveyola
okula. Örkelendim bi gün bağırdım örseledim. Öğretmenine demiş, çekti kenara,
dedi ne böyle yapıyon? Her yeri örtünüyor fena mı? Etek giyse hayta oğlanlar
altlarına ayna tutup kızları rahatsız ediyo. Bırak bildiği gibi giyinsin.
Garışma! Hem hayatını yaşasın hem rahat etsin az. Ondan kelli hak verdim,
garışmadım gali” diyerek.
Ekmeğini
taştan çıkaranlardan Vesile Ana. Yaptığı iş kendisine göre çok normal ama
insanların sanayi bölgesinde köylü bir kadın görmekten, hele o kadının işini
gayet de becerikli bir şekilde yaptığına tanık olmaktan ne denli şaşkına
döndüklerini anlatıyor.
“Sabah
eylencelerine çıkadılardı beni. Adı neydi hatırlamadım, orada bir herif geldi
piyangodan büyük ikramiye çıkmış, yemiş – içmiş, parayı tüketmiş, o zaman da
para istemeye gelmiş. Benlen onu da gonuk ettiler eylenceye. Dayanamadım, adam
gibi bi garı bulaydın dedim, gülüştüler. Ona bir çeki düzen verirdi garı ya,
becerememiş bulmayı” dedi.
Kadın
onun için ev yapan, eve düzen getirendi. Bolca araba lastiği ve makinesi olan
dükkanlarında bir yandan da gelene gidene ikram ederim diye hazırladığı iki
tepsi baklavanın şerbetini birlikte
yapmayı teklif ediyorum.“Olu mu öyle? Sen musafirsin” demesine rağmen
girişiyoruz işe.
Lastik
tamir ve bakımının yanı sıra bir yandan yemeğine, temizliğine koşturuyor
dükkanın; bir yandan da kışa hazırlık yapıyor son sürat. Fasülye, nane
kurutuyor, kırdırıp serdiği bulgurları sermiş, havalandırıyor; tarhana yapmış,
onları kurutuyor. Kısaca her anında arı gibi çalışıp üretiyor.
Veda
zamanı yaklaşırken;
“
Kadınlara ne önerirsin Vesile Ana?” diye soruyorum.
“
Okusunlar ehliyet alsınlar gari. İstedikleri zaman gidiverirler, başları
sıkışınca kimseye minnet etmezler gari. Ele iki desen üçüncüde adını çıkarıverirler.
Herifle de sıkıştımasınlar garıları yolda, önlerine baksınla gari ” diyor.
Tam da
bu sebeple taşrada gördüğü lastikçi teyze görenleri şaşırtıyor ve tam da bu
sebeple okuyup yüksek puanlar alarak doktor, avukat, vali, öğretmen ya da
başkaca işler yapmak kadar takdir edilesi yaptığı iş.
Kimine
göre “koca garı ne bilcek lastik tamirini, getir götür yapıveyo, yeycek
iççeğini ayarlayo” gibi görünse de işin gerçeği lastiği en az eşi ve oğlu kadar
güzel tamir ediyor ve kontrollerini en az onlar kadar özenli yapacak denli
uzmanlaşmış yaptığı işte. Kaldı ki görüşleri doğru bile olsaydı; Allah aşkına
kaç erkek eşi mutfakta rahat iş yapsın diye ortalığı temizleyip çıraklığını
yapıyor, hem de her gün?
İki
işi üst üste yapmayı zulüm görenlerin ve kolaycılıklarıyla kendi gibi olmayan,
davranmayan, inanmayan herkesin yaşam alanını kısıtlayan insanlardan,
kadınların yaptığı işlerin zorluğunu anlayıp saygı duymalarını beklemek çok mu
geliyor size bilmiyorum; ama hepimiz bekliyoruz saygı ve empatiyi…
Vesile
Ana’nın yanından ayrılırken “yirken beni anasın” diye zorla çantama
sokuşturduğu el yapımı tarhana ve bulgurla birlikte yola koyuldum, tekrar gelip
o bereketli ellerinden öpebilmeyi dileyerek…
Vesile
Ana Hikayesi aracılığıyla Başta Annemin, Vesile Ana’nın ve tüm annelerin
Anneler Gününü kutluyor ve Annelere duyulan sevginin sözde kalmayıp, güzel
hareketlerle hissettirilmesini diliyorum. İyi ki varlar…
Suzan AYAR
Kadın Konulu Genel Yayın Yönetmeni
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder