24 Aralık 2012 Pazartesi

BAŞARI'ya bir imza daha...


Serifikalar Törenle Verildi...

60 "GİRİŞİMCİ KADIN" ADAYI'NA

SERTİFİKALARI TÖRENLE VERİLDİ
Yenimahalle Belediye Başkanı 
Fethi Yaşar 

ANKARA- 20 Aralık 2012
AGİKAD (Ankara Girişimci Kadınlar Derneği) ve KOSGEB (TC, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) işbirliği ile düzenlenen “Girişimcilik Eğitimi” seminerine katılan 60 kadına sertifikaları törenle verildi.
AGİKAD (Ankara Girişimci Kadınlar Derneği) ve KOSGEB işbirliği ile 01 Kasım 2012 - 12 Kasım 2012 Tarihleri arasında düzenlenip uygulanan “Girişimcilik Eğitimi” seminerine katılan 60 kadına sertifikaları dün (20 Aralık 2012, Perşembe günü) Batıkent Kültür ve Ticaret Merkezindeki tiyatro salonunda geniş katılımla yapılan muhteşem bir törenle verildi.
Kursiyerlerin yanı sıra çok sayıda davetlinin katıldığı törene; Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da iştirak etti. Katılanlar arasında Ankara Barosu "Gelincik Projesi" yetkililerinden bir grup, KOSGEB temsilcisi, Kızılay Batıkent Şubesi Başkan ve yöneticileri ile bazı seçkin Dernek ve Vakıf yetkilileri, gazeteciler de bulunuyordu.
AGİKAD Başkanı İnsaf Kılıç
AGİKAD (Ankara Girişimci Kadınlar Derneği) Başkanı İnsaf Kılıç Derneğin amaçlarını, faaliyetlerini, kadınlar ve kamu yararına verdiği hizmetlerin bir kısmını özetledi.
Sertifika için gelen bebekli bayan
Dernek Başkanı İnsaf Kılıç'ın, "toplantı ve töreni" açış konuşmasından sonra; Konuşma yapmak üzere davet edilen Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, yoğun tezahürat ve alkışlar arasında kürsüye gelerek günümüz Türkiye’sinde ekonominin durumu hakkında kısa bilgiler vererek; “Borçlanmayla, her şeyi dışarıdan satın almayla bir yere varamayız. Bizi kurtaracak en önemli şey üretimdir. Ülkeyi yönetenler, ihracatdan övünerek bahsediyorlar ama ithalattan söz etmiyorlar” dedi. İthalat, ihracat ve dış borçlarla ilgili rakamlar vererek gelinen noktaya da değindi. Yenimahalle Belediye Başkanı Yaşar, konuşmasında kadın erkek eşitliğini vurgularken, her şeyde olduğu gibi üretimdeki yerinin de çok önemli olduğuna işaret ederek; “Bu gün buraya özellikle ve bilhassa geldim. Başta dernek yöneticileri olmak üzere, çok takdire şâyan, önemli, özgün ve güzel görevler yapıyorsunuz. Çoğunuzun yarın iş sahibi olacağına ve üretime bir nebze de olsa katkı koyarak hem kendinize, hem ülkeye yarar sağlayacağınıza inanıyor; Sizleri içtenlikle kutluyor, tebrik ediyor ve başarılar diliyorum” dedi. Ardından bazı kursiyerlere sertifikalarını bizzat verdi. Törene ailece katılan bir sertifika sahibi ve küçük bebeği de oldukça dikkat çekti.
Tören, diğer hak sahiplerine sertifikalarının verilmesiyle tamamlandı..

14 Kasım 2012 Çarşamba

30 Girişimcimiz mezun oldu.

 GİRİŞİMCİLİK KURSU
 Kasım 30 Girişimcimiz  mezun oldu. 
12 Kasım 2012'de  2. sınıfımız kursiyerlerimiz başlamıştır. 

ÖZEL FERAH Eğitim merkezi'nde Girişimci kursumuz devam etmektedir.

Yukarıda ekte sunduğum fotoğraflar 12 Kasım 2012 Girişimci Kursuna aittir.

12 Kasım 2012 tarihi itibariyle AGİKAD olarak 45 kişiye KOSKEB Eğitimi sağlayarak, 9 Girişimci Kadınımız kendi işini kurmuştur.

Yola Devam...

ÖZEL FERAH EĞİTİM KURSU ADRESİ: 

Sokullu Mehmet Paşa Mahallesi Ahmet Haşim cadddesi 
No: 67/5 Dikmen, 
Çankaya - ANKARA

27 Eylül 2012 Perşembe

BİLGİ: "İLK" olan Kadınlar....

29 Nisan 1930'dan Günümüze 
Mesleklerinde İLK Olan KADINLAR!...

İlk Türk Kadın Yargıçlar Nezahet Güreli ve Beyhan Hanım Asliye Mahkemesi üyeliğine atandı.
 
Türkiye'de mesleklerinde ilk olan kadınlar:
 
İlk Kadın Avukat: Süreyya Ağaoğlu
 
İlk Kadın Bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol
 
İlk Kadın Başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller
 
İlk Kadın Belediye Başkanları: Müfide İlhan, Sadiye Ardahan
 
İlk Kadın Büyükelçi: Filiz Dinçmen
 
İlk Kadın Çöpçü: Elif Yazgandır
 
İlk Kadın Danıştay Başkanı: Füruzan İkincioğulları
 
İlk Kadın Danıştay Üyesi: Şükran Esmerer
 
İlk Kadın Dışişlerinde görev alan: Adile Ayla
 
İlk Kadın Dişhekimi: Ferdane Bozboğan Erberk
 
İlk Kadın Doktor: Safiye Ali
 
İlk Kadın Dünya Güzeli: Keriman Halis
 
İlk Kadın Eczacı: Rukiye Kanat Arran
 
İlk Kadın Emniyet Müdürü: Feriha Sanerk
 
İlk Kadın Fotoğrafçı: Semiha Es
 
İlk Kadın Gazeteci: Selma Rıza
 
İlk Kadın Genel Müdür: Mükerrem Aker
 
İlk Kadın Hakim: Suat Berk
 
İlk Kadın Haz. Genel Müdürü: Aysel Gönül Öymen
 
İlk Kadın Hemşire: Esma Deniz
 
İlk Kadın Hesap Uzmanı: Müşerref Çallılar
 
İlk Kadın Heykeltraş: Sabiha Bengütaş
 
İlk Kadın Jet Pilotu: Leman Altınçekiç
 
İlk Kadın Karakol Amiri: Nevlan Kulak
 
İlk Kadın Kaymakam: Özlem Bozkurt
 
İlk Kadın Kimyacı: Remziye Hisar
 
İlk Kadın Makinist: Seher Aytaç
 
İlk Kadın Milli Eğitim Müdürü: Güler Karakülay
 
İlk Kadın Milli Maç Hakemi: Lale Orta
 
İlk Kadın Muhtar: Gül Esin
 
İlk Kadın Mühendis: Sabiha Gürayman
 
İlk Kadın Müzeci: Seniha Sami
 
İlk Kadın Orman Mühendisi: Binnaz Zehra Sert
 
İlk Kadın Petrol Mühendisi: Halide Ural Türktan
 
İlk Kadın Pilot: Sabiha Gökçen
 
İlk Kadın Polis Memuru: Betül Diker
 
İlk Kadın Profesör: Prof. Dr. Fazıla Şevket Giz
 
İlk Kadın Radyo Spikeri: Emel Gazimihal
 
İlk Kadın Rektör: Prof. Dr. Safet Rıza Alpar
 
İlk Kadın Savcılar: Işık Tüzünkan Koçhisaroğlu, N. Meliha Sanu
 
İlk Kadın Sayıştay Üyesi: Fahrünisa Etmen
 
İlk Kadın Sendika Başkanı: Dervişe Koç

---
''Benim en büyük hasletim, TÜRK olarak doğmamdır!..''
Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK

25 Temmuz 2012 Çarşamba

ANKARA GİRİŞİMCİ KADINLAR DERNEĞİ (AGİKAD) 2009 -2012 DÖNEMİ FAALİYETLERİ, ÖZET RAPOR


Sevgili Üyelerimiz ve Değerli Kamuoyuna arz ve ilân olunur!...

ANKARA GİRİŞİMCİ KADINLAR DERNEĞİ 
AGİKAD Başkanı: İnsaf KILIÇ
(AGİKAD)
2009- 2012  DÖNEMİ 
YÖNETİM KURULU FAALİYET RAPORU

            01-  17 Haziran 2009, Ankara Valiliği’ne Kültürümüzde Önem Taşıyan “Türk Dantel Müzesi” kurulması ve konuyla ilgili kadın istihdamına katkı sağlayacak projemizi verdik.
            02- 10 Temmuz 2009, Kadından Sorumlu Bakan Aliye Kavaf makamında ziyaret edilerek; 17 Haziran 2009 günü Ankara Valiliği’ne verilen “Dantel Müzesinin açılması” talebimizle ile ilgili açıklamalı bilgi verildi.
            03- 08 Temmuz 2009 “Happykidis Genel Müdürü Av. Ali Ulusoy ile “Avrupa Birliği Projeleri” çalışmalarına başlama amacımızı gerçekleştirdik.
            04- 23 Ağustos 2009 Yönetim Kurulu Üyemiz Tomris Yalçınkaya’nın Projesi olan “Kastamonu’da Türk Dantel Müzesi” açılışına maddi manevi destek verildi ve büyük bir törenle gerçekleştirilen Müze Açılışına 3 temsilci ile katılındı.
            05- 26 Aralık 2009, “Zenger Paşa Konağı’nda” yemekli “Dünya Kadınlar Günü” etkinliği,120 kişilik kadın  gurubunun katılımıyla kutlandı.
            06- 13 Aralık 2009, “Yenimahalle Kent Konseyi’ne” tüm yönetim kurulu üyeleri olarak fiilen katılıp, Kent Konseyinin alt kurullarında bazı arkadaşlarımızın görev almalarını sağlandık.
            07- Derneğimiz proje başvuru sahipliğimizde  2-ayrı –AB- projesini gerçekleştirdi ve bu projeler kapsamında kendi ülkemize olan katkımız, özellikle yerel yönetimlere aktarıldı. Bundan böyle de “yapabileceğimiz bütün projelerin” takipçisi olacağımız açıklandı.
            08- Proje:I,  AB Grundvig öğrenme ortaklığı projemiz de, ortaklarımız, Romanya, Avusturya, İsveç, Hollanda olmak üzere 4 ayrı ülkeyle, başarılı, verimli ve uyumlu bir çalışma  yapıldı. 06 Aralık 2010 tarihinde, “proje başvuru sahibi olarak” ilk toplantımızı  Türkiye de geçekleştirdik. Başarıyla tamamladığımız, çalışma ve dayanışma  sonucunda ortaklarımızın memnuniyeti hepimizi mutlu etmiştir.
            09- 2010 Yılı içinde Kastamonu Vali’liğin de kadın istihdamına yönelik “İpek Böceği Yetiştiriciliği” konusunda ‘’İpek Aana’’adlı Proje verdik..
            10- 2007 Yılında başlayan, Proje ortaklığımızda, STK’lar ve bazı  Kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere, 27 kuruluşun bulunduğu, (Türkiye Çöplük Olmasın)  Temiz toplum, Temiz Devlet, Temiz Hükümet ve Temiz insan konulu çalışmalarımız devam etmektedir.
            11- 2008 Yılında başlattığımız ve Barolar Birliği öncülüğünde yürütülen “Çocuklara Karşı Cinsel İstismar ve Ticari Sömürü” proje ağı ortaklığımız başarıyla sürdürülmektedir.
            12- AGİKAD, Proje partnerleri ile 6 Aralık 2010 tarihinde (Türkiye)Ankara' da ilk hareketliliğini gerçekleştirmiştir. Yapılan çalışmalarımızla her ülke kendi  planını çıkararak 2 yıllık programımızın, Türkiye, Romanya, Avusturya, İsveç ve Hollanda’dan olmak üzere,18 kişi ile proje uygulamaya konulmuştur.7 Aralık 2010 aynı gün, Yenimahalle Belediyesinde öğle yemeğinin ardından ve Belediyenin tanıtımı, Beceri Atölyeleri, Sanat merkezleri, Engelli atölyesi ve merkezdeki derneklerinin ziyareti). 8 Aralık günü  Beypazarı Başkanlık ziyareti  ve Tanıtım gezisi, Yöresel lezzetlerle paylaşılan yemek ikramı. Aynı gün Saat: 16.00: da Anıtkabir ziyareti - 17.30 da da Ulus Şengül Hamamını tanıtımı gibi örneklerimizle bilgi ve kültür paylaşımını gerçekleştirdik.
            13- 10 Mart 2011, Grundvig projemizle, Romanya hareketliliğimiz de Derneğimizi temsilen: Tomris Yalçınkaya’nın tasarımıyla gerçekleşen, “Güneş Bebeğimizin hayata kazandırılması” Çankaya Belediyesi Sığınma Evi’ne açtırdığımız “İyileşme Atölyesi”ni hayata geçirip, bir bakıma Çocukluklarındaki mutluluklarını yeniden canlandırmak ve ihtiyaç sahibi  kadınlara gelir imkanı sağlayan Başkan İnsaf Kılıç’ın “Güneş Bebek Projesi” gerçekleştirilerek hayata geçirildi.
            14- 6 Haziran 2011, Grundvig Projemizle, Avusturya’da gerçekleşen çalışmalarımızda: İnsaf Kılıç, Nesrin Yaşar, Şükran Kitiş, Tomris Yalçınkaya, Selma Ergen katıldılar. Nesrin Yaşar’ın “Hijyen ve Sağlıklı Beslenme” konulu sunumunu gerçekleştirdi.
            15- 23 ve 26 Nisan Grundvig projemizle, Hollanda çalışmamız “Altındağ Belediyesi’nde” gerçekleştirdiğimiz; 73 Kadına sunulan “Kadın Hakları” konulu seminerimizin sunum ve aktarımı yapıldı.
            16- 2. projemiz “LEONARDO VETPRO Hareketlilik Projesi”
16 Nisan 2011 Hollanda’da gerçekleşen bu projeyi “AGİKAD & Yenimahalle Belediyesi” katılımcı ortak olarak paylaşmışlardır. Hollanda seyahati, AGİKAD adına 8 katılımcı, Yenimahalle Belediyesi adına 2 katılımcıyla gerçekleşmiştir, gerekli çalışmalar yapılmış ve Ülkemize getirilen faydalı işlerin aktarımını “Yenimahalle Belediyesi” Dört Mevsim Tiyatro salonunda gerçekleştirilmiştir.
17- 2004 Yılından devam eden eğitim çalışmalarımızı, önceleri her 15 günde bir Happykidis Eğitim kurumu dayanışmalarımızla, gönüllü olarak, kadını güçlendiren seminerlerimiz, gerçekleştirildi. 2009’dan sonra özellikle daha çok kadına ulaşabilmek adına Ankara da bazı Belediyeler de uyguladık ve halen her ay bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
            18- 2011 & 2012 yılı 8 aylık bir planla her ay gerçekleştirdiğimiz “kadın el emeğini değerlendirme ve pazarlama tekniğini öne alarak kadını güçlendiren” seminerlerimizi, Yenimahalle Belediyesi Kültür Ticaret Merkezi Tiyatro salonundaki 8 aylık uygulamamız sonun da  çalışmalarımızda yıllık sezonu kapatmış olduk..
            19-21 Ekim 2009 Çarşamba Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde  “Kişisel Gelişimle kendini  keşfet, Girişimciliğini başlat” konulu-46 katılımcıyı faydalandırmış olduk. Konuşmacı: Üyelerimizden Eğit.Uz. Berna Tuna’nın sunumu sonucundaki geri bildirimler hepimizi memnun etmiştir.
              20-14 Kasım 2009 Cumartesi Yenimahalle Belediyesinde 38 Kadın.3 Erkek katılımcılara “Kadın Girişimcilerin İhracatta yönlendirilmesi” konulu seminerimiz son derece başarılı geçmiştir.
              21-16 Ocak 2010 Cumartesi Altındağ Belediyesinde Yunus Emre Kültür Merkezindeki “Girişimcilikte Kendini keşfet” konulu ücretsiz seminerlerimizi kadınlarımızla paylaştık.  Eğit. Uz. Ali Ulusoy’un sunumunda tamamı kadın olan  83 kişi faydalandırılmıştır.
22- 22 – 29 - 30 Kasım 2010,  Liderlik eğitimimizi,  yöneticiler başta olmak üzere,  kendimizden başlayarak 30 saatlik sürede, ilk gurup, 15 kişi, olarak liderlik okulundan sertifikalı olarak  aldık ve bu konuda birçok kadını eğitimlere organize ederek farkındalık yaratan çalışmalarımızı gerçekleştirmiş olduk.
23- Önemli amaçlarımızdan biri, kadın girişimci yetiştirmek,  KOSGEB destekli 27.000 tl  avantajlı hibe destekli proje eğitimimizi 103 başvuru  talepçi içinden gerçek girişimcileri seçerek, 30 kişi birinci gurup  olarak eğitimimizi iş planlarıyla birlikte, tamamı kadın olan  girişimcilerimizi mezun ederek, sertifikalarını verdik ve faydalanıcıların  kısa zamanda kendi işlerini kurmaya başladılar. Bu önemli konuda amacımız geçekleşmiş oldu. (aynı konuda 5 kadın girişimci kendi işlerini kurdular ne mutlu emeği geçenlere diyoruz)
24- Aynı konuda, - Çankaya Belediyesi’nin bizden talep ettiği  KOSGEB destekli  girişimcilik danışmalığımızı gerçekleştirdik ve ayrıca 15 kadın girişimcinin bu havuzdan faydalanmasını sağladık,
            25- 2011 Altındağ Belediyesi, Belediye Başkan Yardımcısı; Yunus Keleş’in Başkanın ve Belediye yetkililerinin ilgiyle izlediği, Yunus Emre Kültür Merkezi Salonu doluluğunda, Özellikle Bölgenin ev kadınlarına yönelik Sanat dalındaki tiyatro çalışmamızı Devlet Sanatçısı Neşet Erdem’in Katkılarıyla gerçekleştirmiş olduk… Bu konuda  Ankara da ilk defa uygulanan ‘’İnteraktif Tiyatro; Kadın ve Aile” adlı oyunumuza seyircilerin oyuncu olarak katılmalarından çıkardıkları sorgulamalar, kendi hayatlarına konulan bir değer olarak görmelerinin yanı sıra, uygulama sonrası çıkan sonuçtan herkes memnun kalmıştır.
            26- 8 Mart 2012 dünya kadınlar günümüz, her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. 08.03.2012 bu sene kadın şair ve kadın ozanlarla kutlamamız sonucunda katılımcıların şiirlerinden oluşan bir şiir kitabı basımımız gerçekleşecek ve günün anısına AGİKAD hediyesi olacaktır sözümüz sözdür.
            27- 2010, Başbakanlık Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü ile işbirliğimiz devam etmektedir. Ayrıca, kadın konulu çalışmalarımızla dayanışmamızı sürdürüyoruz..
            28- 28 Nisan 2010, “Kadın Dayanışma Vakfı” çalışmalarımızda özellikle yönetim kurulu üyelerimizin görevlendirilmesinde, bilgi ve fikir paylaşımız olmaktadır. Örnek en son toplantımıza “MİDAS Otel’e, İnsan ticareti ile etkin mücadele”, sorununun sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler tarafından sahiplenilmesi ile mümkün olabilecektir. Bu amaçla; Ankara’da faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimler arasında insan ticareti ile mücadele alanında işbirliği geliştirilmesini hedefleyen bir çalışma gerçekleştirilmiştir.
            29- 5 Haziran, -ANGİKAD RİXOS GRAND OTEL- “yarımdan bir olmaz” konulu ANGİKAD projesin de Dünyanın başarılı kadınlarıyla buluşmamız sağlanmıştır. Yönetim ve üyelerin katılımından memnuniyet verici sonuç çıkarılmıştır.
            30- 21 Ocak 2011, ‘’ÜRGÜP GÖREME CTSC” ağı Proje  ortaklığımızın gereğince, Projeye destek veren Ankara Barosu başta olmak üzere, birçok STK gurup üyeleri hazır bulunmuşlardır, Derneğimiz den Çalıştay’a Ürgüp’te  İnsaf Kılıç, Şükran Kitiş çalışmaları gerçekleştirmiştir..
            31- 26 Ocak 2011Yenimahalle Belediyesi – Dört Mevsim Tiyatro Salonun da  Genel .Sekreter Av. Şükran Kitiş “Kadın Hakları” konulu sunumunda 73 - Kadın ve 5 Erkek olmak üzere, toplam: 79 katılımcı faydalandırılmıştır.
            32- 24 Ocak 2012 de AKP İl Kadın Kolları Başkanlığının “ANNE Akademisi” nin açılışına derneğimiz adına, Genel Sekreter Şükran Kitiş ile Basın Danışmanı, İsmail Kara temsilci olarak katılmışlardır.
            33- 08 Mart 2010 Çankaya Belediyesi Kent Konbseyi devamıyla ‘’STK sorumluluk bilinciyle kadın” konulu çalışmalarımızda, özellikle“hedef grubu” olarak belirlediğimiz, Belediyenin Sığınma Evini baz alıp, önemsediğimiz sorunlara yönelik çalışmalarımıza katkımızı sürdürüyoruz.
            33- Kadın Statüsü ve Genel Müdürlüğü nezdinde STK olarak temsilciliğimizi oluşturduk. Bu ağdan bütün STK  Kadın kuruluşlarını güçlendirecek gerekli yerlerdeki çalışmalara müdâhil olmaktayız.
            34-10 Aralık 2010, Ankara Valiliği, İnsan Hakları Haftası, Keçiören Teknik Endüstri Meslek Lisesi etkinliğinde Av. Şükran KİTİŞ Kadın Hakları Konulu sunumumuzu gerçekleştirmiştir.
            35- Kadınların istihdamı konusunda çözüm ortağımız olan, Çelik Türk insan kaynaklarından, 23 kadına istihdam sağlanıp faydalandırılmıştır.
            36- Kadınlara destek: Mantı yapımı, ev reçelleri, yöresel yemek imalatı gibi fikir sahibi, kadınlara girişimcili konusunda güçlendirerek, manevi teşvik desteği verilmiştir.
            37- Televizyonda Tanıtım Etkinliğimiz: 2011-2012 yılı her ay verilen seminerlerimizi, AB Projelerimizin içeriğini ve girişimcilerimizi tanıtan Programlar da Başkent TV Biz bize programına zaman zaman Yöneticiler ve Üyelerimizin konuk olduğu, Derneğimizin çalışmalarına ve tanıtımına katkı koyacak imkânlar sağlanmıştır.
            38- WEB SİTE’MİZ yenilenmiş, güncellenmiş ve yükseltilmiştir. Tüm faaliyetlerimiz güncellenmektedir. Bütün Arama Motorlarından Web Sitemiza “AGİKAD ANKARA” adresi ile doğrudan, kolay ve çok hızlı erişim - ulaşım sağlanmaktadır. Resmi domain adresi ise: “www.agikad.blogspot.com” biçimindedir. Faaliyete olmayan, 2 ci, WEB sitemiz “agikad.org.tr” adresimiz ise “yasal haklarımız sabit olmak ve korunmak kaydıyla” şimdilik dondurulmuştur. AGİKAD’ın sürekli kullanılan ve işleyen yeni “e.MAİL adresi ise”: agikad.ankara@gmail.com’dur.
            39-AGİKAD, 3 aylık aralıklarla, çıkarılacak, BÜLTEN (Broşür) yayınlarımızın çalışmaları devam ediyor.
            40- ZİYARETLER 
Mart 2012 de, Kadın ve sosyal Projelerden sorumlu Bakan Yardımcısı: Aşkın Asan ziyaret edilerek, Kadın girişimciliğinin Akademik bir sektör oluşması ve kurumsallaşması yönelik önemli talebimiz Projelendirilip, kendilerine bir dosya verilmiştir. “ALO GİRİŞİMCİLİK HATTI” (v.s) başlıklarla gerçekleşebilecek projemizi kadının en önemli ihtiyacı görüyoruz Projemizin, yasallaşması için konumuzun takipçisi olacağız.
41- HUKUKSAL DURUM: 
Derneğimizin bu faaliyet döneminde de hukuksak açıdan sorun doğuracak, sıkıntısı bulunmamaktadır. Derneğimizin tüm resmi işlemleri, İl Dernekler Müdürlüğü nezdinde yapılması gereken işlemler süresinde ve titizlikle yapılmıştır. Derneğimizin herhangi bir kurum ve kuruluşa, şahsa borcu da bulunmamaktadır. Bu iki yıllık dönemde de derneğimiz oda kirası düzenli olarak Yönetim Kurulu üyelerimiz tarafından yatırılmaktadır.
- RESMİ İŞLEMLER, MÜRACAATLAR : 
Üç yıllık faaliyet dönemimizde Dernekler kanunundaki değişiklikler uyarınca tüm yapılması gereken prosedür işlemleri düzenli olarak yapılmış, beyannamelerimiz düzenli olarak İl Dernekler Müdürlüğüne zamanında verilmiştir. Şu an itibari ile derneğimizin herhangi bir borcu ve hukuksal anlamada sıkıntısı bulunmamaktadır.
-BUNDAN SONRAKİ PLANLADIKLARIMIZ
1) KOSGEP destekli Girişimcilik eğitimlerimiz davam edecektir. Yenimahalle Belediyesine 500 kadın yetiştirmeyi hedeflediğimizi bildirerek başvurumuzu yaptık.
2) AB Projelerine devam etmeyi ve kadın girişimciler yetiştirmeyi planladık.
            3) Ev kadınlarının ürünlerini üreteceği “üretim atölyesi” talebimizi Yenimahalle Belediyesi ve Altındağ Belediyesi olmak üzere 9- kadın Girişimcileri bir  mekânda  çalışma yapabilecek şekilde üreticilerin konularıyla,işlerinin renkli resimli görüntülerini dosyaladığımız, konumuzu, ihtiyacı olan yerin önemiyle,ürünlerini satabilecekleri ve tanıtımlarına katkı koyabilecekleri, “Üretim sokağı” projemizin başvurusunu gerçekleştirdik neticelerini bekliyoruz.
            4) 2004 den itibaren belli aralıklarla gerçekleştirdiğimiz, Turlar, Geceler, Eğitim Seminerlerimiz gibi (v.s) devam ettirerek, Kadın, Çocuk, Çevre konulu çalışmalarımız devam edecektir.
5- Türk Halk Müziği Koromuzu 2012 Eylül ayında başlatıyoruz.
AGİKAD’ kuruluşundan bu yana az veya çok emek veren, tüm girişimcilere, üyelerimiz ve diğer insanlara şükranlarımızla teşekkür ederim. 10 Mayıs 2012
                                                                             Yönetim Kurulu adına
                                                                              Başkan: İnsaf KILIÇ
 (*) 28.05.2009 Olağan Genel Kurul tarihinden sonraki çalışmalarımızın özeti.

17 Mayıs 2012 Perşembe

BİR ARAŞTIRMA YAZISI!....

KADIN HAKKINDA!.........
* Kadının en büyük görevi analıktır. İlk eğitim verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu görevin önemi gerekli şekilde anlaşılır...
* Kadın denilen varlık, kendiliğinden yüksek bir varlıktır. Onun yoksulluğu olmaz. Kadına yoksul demek, onun kucağından kopup gelen tüm insanlığın yoksulluğu demektir...
* Ulusun kaynağı, toplumsal yaşamın temeli olan kadın ancak erdemli olursa görevini yerine getirebilir...
* En büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin evlâtlar sayesinde olmuştur... 
* Şuna inanmak gerekir ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir...
* Kadın yaşı ne olursa olsun süslenmek ihtiyacındadır...
* Kadının umumi ve hususi vazifelerinin başında validelik vazifeleri gelir...
* Kadınlık meselesinde şekil ve kıyafet ikinci derecededir... Asıl mücadele sahası, asıl muzaffer olunması gelen saha nur ile, irfan ile, fazilet-i hakikiye (hakiki erdem) ile tezeyyün (süslemek) ve tecehhüz) (donatmak) etmektir...
* Milletin menba-ı (kaynağı), hayat-ı içtimaiyenin (toplum hayatının) esası olan kadın ancak faziletkâr (erdemli) olursa vazifesini ifa edebilir..
(KAYNAK: Atatürk'ten İnsanlığa Yol Gösteren Sözler/ Truva Yayınları/ sayfa 75-76) :
Bilinçolog Galip Baran, (Erdem Öğreten Deli)
BIR ARASTIRMA YAZISI " TÜRK KADINI VE EĞİTİMLİ ÇOCUKLAR İSTİYORSAK, İŞE ÖNCE KADINLARIMIZI EĞİTMEKLE BAŞLAYACAĞIZ "
***
KADINLARIMIZIN  DÜNÜ VE BU GÜNÜ. ATATÜRK 1924 DE AŞAĞIDAKİ GÖREVİN YÜKLENDİĞİNİ AÇIKLAMIŞTIR; "EĞİTİMLİ ÇOCUKLAR İSTİYORSAK, İŞE ÖNCE KADINLARIMIZI EĞİTMEKLE BAŞLAYACAĞIZ"
LÜTFEN KADINLARIMIZIN DÜNÜNÜ BUGÜNÜNÜ TEKRAR DÜŞÜNÜN, 
SAYGILARIMLA, TÜRKER BAYKAL, İZMİR
Not. Bu güzel Çalışma için Süleyman Sezai Atay'a teşekkürler
***
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK KADINI "ARAŞTIRMA"
06 Mayıs 2012
***
Nasıl Yaşardı? Toplum İçinde Yeri Nereydi? Hakları Neydi?
Ve daha onlarca soruda TÜRK KADINI. 
Yabancı ve Arap kaynakların ortaya vurduğu bir ta…rihi gerçek şudur ki İslamiyeti kabul edene kadar Türk’lerde KADIN eşit hak ve özgürlüklere sahip bir değerdi. Ve şu mahakkak ki biz Türkler, Şeriat bataklığına saplandıktan bu yana özellikle iki güzel niteliğimizi yitirmişizdir ki bunlardan biri‘akılcılık’ ve diğeri de ‘kadına saygıdır’
1) 7-8. Yüzyıllarda Orta Asya Türk Ülkelerinin Çoğu Kadın Hükümdarlarla Yönetilmekte:
Eski Türklerde, özellikle Şamani döneminde, kadınlı erkekli dini toplantılar tertip edildiği, aynı yerde hep birlikte ayinler düzenlendiği, toplantıya katılanların bir daire halinde yere oturdukları, kadın ve erkeklerin mevki ve yaşlarına göre sıralandıkları anlaşılmaktadır. Yakut’larda ‘Isıah’ denilen ayinlerin yapıldığı ve bu ayinlerde kadınların ve erkeklerin el ele tutuşarak meydana getirdikleri dairede ‘hü hü’ diyerek raks ettikleri, hep birlikte kımız içtikleri ve dini merasimi yürüttükleri tarihi kaynakların ortaya vurduğu gerçeklerdir. (Ahmed Yaşar Ocak, Bektaşi Menakıbnamelerinde İslam Öncesi Motifler, 125.s.) Kadınlı erkekli bu tür toplantılar, her ne kadar Müslümanlığın kabulünden sonra da bir süre devam etmiş ise de, giderek yok olmuştur.
Buhara’nın Arap orduları tarafından işgalini nakleden Arap kaynaklarından öğrenmekteyiz ki Orta Asya’daki bir çok Türk Devletlerinde kadın, devlet başkanlığı sorumluluğu ile görevlendirilmiştir. Nitekim Buhara o tarihlerde, yani 8. yüzyılda, Toksan adındaki bir Hatun Sultan tarafından yönetilmekteydi.
Öte yandan M.S.720 yılında Gültekin (Kül-Tekin) için dikilen Tonyukuk ve 734 yılında Bilge Han adına dikilen Orhun Kitabelerinden anlaşılmaktadır ki, eski Türklerde kadın, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda özgürlüğe sahi bir varlıktır. Hatırlatalım ki Bilge Hatun, ki Gültekin’in annesiydi, devlet yönetiminde pek başarılı işler görmüştür. Gültekin Han iktidarı, eşi Kutlulu Sultan ile birlikte kullanmıştır. (Günseli Özkaya Tutsaklıktan Özgürlüğe, Kadınların Savaşı 157,158.s.)
Belazuri’nin Fütüh Ül-Buldan’ında, Arap ordularının Buhara’ya yaptığı saldırılara karşı Buhara Melikesi Hınık Hatun’un nasıl karşı koyduğu anlatılırken onun, son derece dirayetli ve idareci bir kişiliğe sahip olduğu belirtilir. (Dr. Zekeriya Kitapçı, Müslüman Arap Ordularında Çarışan ilk Türkler” Diyanet Dergisi cild XII, sayı 4, s.239-244)
2) X. Yüzyıl: El-Belhi’nin Yapıtlarında Türk Kadını’nın Özgürlüğü Anlatılır:
Onuncu Yüzyılın ünlü coğrafyacısı el-Belhi, Kitabü’l-Bad ve Ve’t Tarih adlı yapıtının bir bölümünde, o dönem itibariyle Türk ülkelerindeki kadının özgürlüğüne ilişkin olayları hikaye ederken, ve özellikle Muaviye’nin oğlu Yezid zamanında Buhara’da hüküm süren Hatun Sultan’dan söz ederken Türk kadını’nın uygarlığı konusundaki hayranlığını gizleyemez.
Anımsamakta yarar vardır ki Yezid’in Horasan’a vali olarak gönderdiği Zeyyad bin Ebihi’nin oğlu, Orta Asya’da Arap fütuhatını genişletmek için saldırılar düzenlerken, Buhara’da devlet yöneten Hatun Sultan, bu saldırılara karşı korunmak amacıyla, başka bir Türk ülkesinin hükümdarı Terkan’dan yardım istemiş ve bu vesile ile evlenme teklif etmiştir.
(Bu yüzyılda yerleşik hayata geçildiği sonucunu çıkarıyorum ben.)
3) XI. Yüzyıl: Selçuk Sultanı Tuğrul’un Kadına Saygısı:
Selçuk Sultanı Tuğrul, 11. Yızyılda Bağdad’ı işgal ettikten sonra eski halifelerin sarayında Halife El Kasım Biemrillah’ın kızı ile evlenir; evlendiği kadını büyük bir saygı ile tahta oturtur. Arap tarihçisi İbni Halikan şöyle anlatır: “…Sefer ayının 15.inci günü prenses, sarayda kendisini bekleyen kocasına mülaki oldu ve altın kumaşlarla süslü tahta çıktı ve kocasını bekledi. Tuğrul Bey eşinin karşısına diz çökerek geldi… Ona emsalsiz hediyeler vererek (tekrar) yeri öptü ve büyük bir saygı gösterisiyle ve mutluluk duyarak odasına çekildi.” (İbn Hallikan, Vefayatu’l- A’yan ve Enbau Ebna El’zaman. Cild V, 102,105.s.)
Her ne kadar gerci çevreler bu evliliği hoş görmemiş iseler de Tuğrul Bey gibi ünlü bir fatihin karısına karşı takındığı bu saygılı tutumunu hayranlıkla karşılamaktan kendilerini alamamışlardır. (G. Le Starange Baghdad During the Abbasid Caliphate, Oxford 1900)
Yine 11. Yüzyılın diğer tanınmış bir yazarı olan İbn Butlan Türk kadınının zerafetini, inceliğini, canlılığını, temizliğini, cesaretini ve karakter üstünlüğünü gözler önene sererken tarihi bir gerçeği dile getirir. (Takvim u’y Sıhha adlı kitabında: “Türk kadınının cildi fevkalade beyaz ve zerafeti takdire şayandır. Gözler küçük fakat çok çekicidir. Genellikle kısa boyludurlar… Çocuk doğurmada bereketli sayılırlar, fakat doğurdukları çocuklar pek nadiren çirkin olur. Ata binmede ustadırlar. Son derece cömert, temiz ve iyi ahçıdırlar.”)
4) XII. Yüzyıl: İbn Cübeyr, Türk Ülkelerinde Kadına Gösterilen Saygıyı Başka Hiçbir Yerde Görmediğini Söyler:
12. Yüzyılın tanınmış tarihçilerinden İbn Cübeyr, 1183-1184 yılları arasında gırnata’dan Mısır, Irak, Suriye ve Yakın Doğu ülkelerine yaptığı gezilerini anlatırken Türk kadınının toplum yaşamlarındaki önemli yerini ve değerini açıklar. Horasan Valisi Tukuş Şah ile birlikte Kabe’yi ziyarete giden Ebu’l Mukrim Teştiki’nin yanındaki Türk prenseslerinden söz ederken, tüm Arap ülkelerini dolaştığını, Irak’taki Abbasi halifelerini ziyaret ettiğini, Selahattin İmparatorluğunu gezdiğinini ve fakat hiçbir yerde Türk ülkelerinde olduğu gibi kadına değer verildiğine tanık olmadığını söyler. (İbn Cübeyr Seyahatname adlı kitabın yazarıdır. Kitabın İngilizce çevirisi bk. İbn Jubayr, The Travels of İbn Jubayr.)
5) XIII Yüzyıl: Marco Polo, Türk Kadınının Özgürlüğüne Tanık Olur:
13. yüzyılda Türk beldelerini dolaşan Marco Polo, Amu Derya nehrinin yukarılarında Kuzey Doğu’ya yayılan ve ‘Büyük Türkiye’ diye tanımlar olduğu yerleri ziyaret ederken Türk hükümdarlarının kızlarından söz eder ve şöyle der: ‘Prenses öylesine gülü ki tüm ülkede onunla başa çıkacak erkek bulmak güç. Çünkü kim çıkarsa hepsini altetmektedir. Babası kendisini evlendirmek istediği halde o buna razı olmamakta ve (kendi beğendiği birini bulana kadar) hiç kimse ile evlenmek niyetinde olmadığını açığa vurmaktadır. Bundan dolayıdır ki babası ona yazılı olarak, bilediği erkekle evlenebileceğine dair söz vermiştir. Bunun üzerinedir ki prenses, ülkenin dört bir yanına haber salarak genç delikanlıları, kendisiyle güç denemesine çağırmış ve kendisiyle başa çıkacak birini bulduğu zaman onunla evleneceğini açıklamıştır. (The Adventures Of Marco Polo, New York, 1948, 179, 181. s.)
Batılı yazarlar arasında Marco Polo gibi Türk kadınının özgür yaşamlarına, bağımsızlığına ve karakter olgunluğuna hayran kalanlar çoktur. Ricoldo di Morte Groce bunlardan biridir. Bu ünlü yazardan öğrenmekteyiz ki Türk ülkelerinde ve örneğin Selçuk devletinde hakim olan gelenekler, Arap ülkelerindekinden çok farklıdır ve bu farklılık, özellikle Türk kadınının toplumdaki üstün değeri ve yeri ile ilgilidir. (Pre-Ottoman Turkey, 1076-1330, 153.s.)
Kısaca belirtelim ki, Türklerde kadının bu üstün kartede tutulduğu dönemlerde Batı dünyası, tıpkı Arap dünyası gibi, kadını ikinci plana atmıştı. Çoğu yerde koca, sofrada yemek yerken, kadın ayakta bekler, ona hizmet eder, her vesile ile kocasının ayaklarını öper ve fakat yine de haysiyet kırıcı muamelelere uğramaktan kurtulamazdı. Bu durumların özellikle Kolon’ya ve Normandi gibi yerlerde pek yaygın olduğu ve alınan tedbirlere rağmen yüzyıllar boyunca sürüp gittiği anlaşılmaktadır.
6) Cüveyni’nin Kaleminden Türkan Hatun ve Raziye Sultan Örnekleri:
13. Y.Yılın ünlü yazarlarından Ata Malik Cüveyni, “Tarih Cihan” adlı yapıtında Cengiz Han ailesinden söz ederken Türk kadınının yeteneklerini över. Özellikle Türkan Hatun’un devlet işlerindeki becerikliliğini, haysiyet duygusuna verdiği yeri (ve örneğin kocası Sultan Osman’ı saygılı davranmıyor diye Sultan Mehmed’e şikayet etmesini) nakleder ki çok ilginçtir.
Yine Cüveyni’den öğrenmekteyiz ki İlhanlıların 13. yüzyılda İslam’ı kabul etmelerinden sonra, eski Türk geleneklerinde ve özellikle kadına saygı değerlerinde gerileme başlamıştır. Raziye Sultan örneği bunu kanıtlamaya yeterlidir. Gerçekten de Raziye, 1236 ila 1240 yılları arasında Delhi tahtını işgal etmiştir. Babası İl-Tutmuş, tüm danışmanlarının itirazlarına rağmen onu veliahdlığa getirmiştir. İl-Tutmuş’un ölümünden sonra saray erkanı, devletin bir kadın tarafından idare edilmesini istememiş ve tahta İl-Tutmuş’un oğullarından birini, Ruknuddin Firuz’u getirmiştir. Fakat bu hükümdarın kötü yönetimi yüzünden ihtilal patlak vermiş ve halk, ordu ile birlik olup Raziye’yi tahta çıkarmıştır.
Raziye döneminde Delhi fevkalade iyi bir yönetime kavuşmuştur. Son derece akıllı ve geniş görüşlü olan Raziye, kadınlara özgürlük sağlamak üzere her şeyden önce peçe ve çarşafı kaldırmış ve kendisi de buna örnek olmuştur. Çarşaf giymek şöyle dursun, fakat saltanatının en parlak döneminde kadın elbisesiyle değil, çoğu kez erkek kıyafetine girerek dolaşmayı tercih etmiştir. Böylece gerici çevrelere, insan varlığının geleneklere köle olmaması gerektiği dersini vermiştir.
Her ne kadar bu cesur ve özgür davranışı, ona pahalıya patlamış ve tahtından olmasına yol açmış ise de, yüzyıllar içerisinde yararlı ve etkili bir örneğe zemin teşkil etmek bakımından zikredilmeye değer niteliğini yitirmemiştir.*
Çüveyni’nin yukarıdaki kitabı İngilizceye The Hisitory of the Word Conquieror olarak çevrilmiştir. Yukarıdaki hususlar için bk. Vol. I, 465 ve d.
Şems al-Din İl Tutmuş (1210-1236) Bağdat halifesi Mustansir Bi’llah tarafından resmen tanınan Hindistan’ın ilk müslüman hükümdarıdır.
*Softa zihniyet temsilcisi çoğu Emir’ler onun tahttan indirilmesinde rol oynamışlardır. Bk. Seyyid Feyyaz Mahmud, A. Short History of Islam (Oxford Univer. Press, Pakistan Branch, 1960) 265.
İlhan Arsel’in Şeriat ve Kadın kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.
————————————————————–
İslam Öncesi Türk Kadınına, Diğer Toplumlarla Karşılaştırmalı Bakış…
Eski Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında ve Türk felsefesinde öyle yüce bir mertebeye kurulmuştur ki kadını öylesine yüce bir varlık haline getiren töreye ve kültüre hayran olmamanın imkanı yoktur. Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk Milleti’nin tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı hanların, hakanların, cengaverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir.
Türk destanlarında kadın ilahi bir varlık konumuna gelmiştir. Öyle ki erişilip dokunulması, koklanması, kısaca beş duyuyla algılanmasının imkanı yoktur. Yaratılış Destanı’nda, Allah’a insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham veren “Ak Ana” adında bir kadındır. Oğuz Kağan’ın ilk karısı, karanlığı yararak, gökten inen mavi bir ışıktan, ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insanüstü varlıklardır. Yakutlar’da “Ak Oğlan” ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan kitabesinde Kağan: “Sizler anam hatun, büyük annelerim, hala ve teyzelerim, prenseslerim…” hitabıyla söze başlar.
En eski Türk inancına göre, “Han ile Hatun” gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada yedinci kat göktedir. Kadına, böylesine bir kutsallık veren törede kadının dövülmesinin, horlanmasının imkanı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve destanlarında böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlarında kadın erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır.
Dede Korkut hikayelerinden olan “Deli Dumrul”da, Dumrul canının yerine can bulma çabasına girince bunu kadınından bulmuş, kadın ona hiç çekinmeden canını vereceğini söylemiştir. Yine Türk kültüründe destan kahramanları iyi ata binen, iyi kılıç kullanan, iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim, Dede Korkut’taki Bamsı Beyrek hikayesinde yer alan “Banu Çiçek” bunun en güzel misalidir.
Kırgızların Manas Destanı‘nda kadın, evin namusunun koruyucusudur. Kazaklar’da kadına verilen değer şu atasözüyle ne güzel anlatılmıştır: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik ise kadındır.”
Tüm Türk destanlarında sarsılmaz bir saygı, sevgi ve sadakat vardır.Gerdeğe girdiği gün murad alıp vermeden yalnız kalan kadın kocası ölünceye kadar onu bekleyeceğine ve üzerine bir erkek sinek bile kondurmayacağına and içerdi. Kadınların savaşta düşmanın eline geçmesi büyük bir zillet sayılırdı. Oğuz Kağan Destanı’nda ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilmektedir.
İranlı bir tarihçi olan Gerdizi de “Malumdur ki Türk kadınları çok iffetlidirler.” derken Türk kadınının ahlaki temizliğini övmektedir. Bu övgü boşuna değildir. Nitekim kadın adları arasında temiz, faziletli manasına gelen “Hun, Sabir, Arig, Arık, Uygur Silink, Kazan Silu” gibi adların bulunması sebepsiz değildir. Aynı şekilde İbni Batuta Şehnamesi’nde Kırım’daki hatıralarını anlatırken söyle demektedir. “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türkler’in kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”
İslamiyet öncesi Türk toplumlarında kadınsız bir iş görülmezdi. Kadın erkeğin tamamlayıcısıydı. O sürekli erkeğin yanındaydı. Hakanın buyrukları yalnız “Hakan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han’ın hatunu imzalamıştır.
Ebul Gazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime’de, Oğuz ilinde, yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmakta ve bu kızların isimlerini şöyle sıralamaktadır: “Boyu Uzun Burla, Barçın, Salur, Şabatı Hatun, Künin Körkli, Kerçe Buladı, Kuğatlı Hanım.”
Türk kadını, diğer toplumlarda olduğu gibi baskı altında tutulmuyor, aşağılanmıyordu. Kadının yüceliği Altay Dağları’nın en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilerek, sanki çağlar sonrasına bir mesaj gibidir.
İslam öncesi Türk topluluklarında kadına böyle bir bakış açısı var iken, Türk toplumu dışında kalan milletlerde kadının durumu acınacak bir haldedir.
Cahiliye devri Araplarında, kadının kocası yanındaki değeri, alınıp satılan bir maldan farksızdır. Arap erkeği adet zamanında kadınla bir arada oturmaz, onunla yiyip içmezdi. Aynı dönemde yine burada kadının miras hakkı yoktu. Oysa, Türk kadını miras hakkına sahiptir. Mesela; Yakutlar’da kadının kendine ait mülkü mevcuttur. Buna “and” veya “nemse” adı verilir. Kadının bunu istediği gibi kullanma hakkı vardır. Ölen bir kocanın karısı var ise; bunun mirastan iki hali olur.
1. Kocanın oğlu veya kızı, oğlunun oğlu veya kızı ile beraber bulunuyorsa sekizde bir,
2. Bunlardan hiç biri kadının yanında değilse dörtte bir miras alırdı.
Aynı dönemlerde kadınların diğer toplumlardaki durumunu incelemeye devam edelim. İngiltere’de XI. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi. Hıristiyanlar ise; kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. Yine İngiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için İncil’e el süremiyordu. Kadınlar İncil’i okuma hakkına Hanry devrinde (1509-1547) sahip olmuşlardır.
İngiliz piskoposu Dour’un 1888 yılında Westminster Kilise’sinde vaaz verirken söyledikleri tüyler ürperticidir..
“Bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. Kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi. Erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”
Çin’de ise, boşanma hakkı sadece erkeğe mahsustu. Kadının böyle bir hakkı yoktu. Oysa Türk kadını tüm bu haklara sahipti. “Koca karısını, kadında kocasını boşayabilirdi. Koca karısının getirdiği çeyizinin bedelini verirken, kadın para vermek veya mihrinden vazgeçmek suretiyle kocasından boşanabilirdi.”
Budizm’in kurucusu Buda ise; ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir. Eski Türk kadını, Roma kadınından da fazla haklara sahipti. Roma hukukunda kadın, kendi malına hükmedemezdi, vasiyet yapamazdı. Roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. Onu noksan akıllı sayıyordu. Romalı kadın Jüstinyen devrine kadar tam bir esir hayatı yaşamıştır. Roma’da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu. Yine Çin’de yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarına sarılırdı. İran’da kendilerine eş olan kızlar günahkar sayılmışlardır. İran’da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. Bu sebepten anaları ve kızkardeşleriyle evlenenler ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde Cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri acı bir gerçektir. Kız çocuğa sahip olmak şerefsizlik sayılmıştır.
İşte bu dönemlerde, Türk kızları ve kadınları, toplumun şerefli bir ferdi olarak itibar görmüşlerdir. Türk kadınının böyle ihtişam içinde ve saygı görerek yaşaması Türk karakter ve kültürünün yüksek değerini ifade eder

Maddeler halinde özetlersek,
1.) Türklerin en eski destanlarından biri olan Yaratılış Destanı’nın da Yaratan’a ilham veren ‘’Ak Ana ‘’ adında ki kadındır.
2.) Oğuz Kağan Atamızın kutlu eşlerinden biri mavi bir ışıktan,diğeri kutsal bir ağaçtan doğmuş olağanüstü kadınlardır.
3.) Bilge Kağan kitabesinde Kağan ‘’ Sizler Anam Katun,Büyük Annelerim,Hala ve Teyzelerim,Prenseslerim..’’ sözleri ile hitabına başlar.
4.) Eski Türk inancına göre ‘’Han ile Katun’’ gök ve yerin evlatlarıdır.Kadının yeri yedinci kat göktür.
5.) Eski Türk destanlarında kadın erkeğinin her daim yanındadır.Kadın erkeğinin güç ve ilham kaynağı kabul edilirdi.
6.) Türk kültüründe destan kahramanları iyi ata binen,iyi savaşan,iyi kılıç kullanan kadınlarla evlenmek istemektedirler.
Örnek olarak Korkut Ata’nın Bamsı Beyrek hikayesindeki Banu Çiçek Katun’u verebiliriz.
7.) Eski bir Türk atasözü; ‘’Birinci zenginlik sağlık,ikinci zenginlik iyi bir kadın.’’
8.) Savaşta kadınların düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı.
9.) Oğuz Kağan destanından öğrendiğimize göre ırza tecavüzün cezası ölüm veya gözlere mil çekilmesiydi. Arap gezgini Ahmed bin Fadlan,Türklerin tecavüz suçlusunun bacaklarından çapraz bağlanmış iki ağaca bağladığını ve ipin kesilmesi sureti ile bacakların ayrıldığını hatıralarında belirtir.
10.) Yine Arap gezgini olan İbn’i Batuta şöyle der ‘’ “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türkler’in kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”
11.) Kağanın buyrukları yalnız “Kağan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi.
12.) Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Tanrıkut Mete Han’ın Katunu imzalamıştır.
13.) Ebul Gazi Bahadır Han, Secere-i Terakime’de, Oğuz ilinde, yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmaktadır.
14.) Kadının yüceliği Altay Dağları’nın en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilerek yaşatılmıştır.
15.) Eski Türklerde kadın miras hakkına sahipti. Kadının kendine ait mülkü mevcuttu. Kadının bunu istediği gibi kullanma hakkı vardı.
16.) Eski Türklerde koca karısını boşayabildiği gibi,kadında kocasını boşayabilirdi.
Şimdide diğer toplumların kadına bakışına bir göz atalım.
1.) İngiltere’de XI. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi. Hıristiyanlar ise; kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. Yine İngiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için İncil’e el süremiyordu. Kadınlar İncil’i okuma hakkına Hanry devrinde (1509-1547) sahip olmuşlardır.
2.) İngiliz piskoposu Dour’un 1888 yılında Westminster Kilise’sinde vaaz verirken söyledikleri ;
“Bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. Kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı. Erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”
3.) Çin’de , boşanma hakkı sadece erkeğe mahsustu.
4.) Budizm’in kurucusu Buda ise; ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir.
5.) Roma hukukunda kadın, kendi malına hükmedemezdi, vasiyet yapamazdı. Roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. Onu noksan akıllı sayıyordu. Roma’da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu.
6.) Çin’de yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarınasarılırdı.
7.) İran’da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. Bu sebepten anaları ve kız kardeşleriyle evlenenler ortaya çıkmıştır. ( Özellikle Mazdeizm’in popüler olduğu dönemde.)
8.) Cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri bir gerçektir.
Doğrularımı götürecek kadar yanlış yapmadım bu hayatta..
Çok sıkıştığım yerlerde boş bıraktım soruları;
Şimdi bıraktığım boşlukların birindeyim.
Kimsenin doğrusunu götürmedim
ve en önemlisi kimsenin yanlışı olmadım.